Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) döneminde Türk halkının sesi olan Cengiz Dağcı, Türk kültürünü ve acılarını eserlerinde işledi.
1919 yılında Kırım’ın Gurzuf kentinde doğan Dağcı, ailesiyle birlikte acı dolu günler yaşadı. 1929’da Stalin’in Kırım Türklerini sürgün etmesine tanık olan Dağcı, bu olayın derin izlerini ruhunda hissetti.
1936 yılında Gençlik Mecmuası’nda çıkan şiirleriyle dikkat çeken Dağcı, Kırım tarihini ve acılarını işledi. Bu süreçte edebiyatla tanışan Dağcı, hikayeleriyle Türk mücadelesini duyurmaya başladı.
İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle askere çağrılan Dağcı, Almanlara esir düştü. Ancak, Türkistan Lejyonu’nda savaşarak Türkistan’ın bağımsızlığı için mücadele etti.
1944’te Kırım’ı son kez ziyaret eden Dağcı, sevgilisi Regina ile tanıştı ve hayatını onunla birleştirdi. Ancak, savaşın etkisiyle sürekli kaçak durumda kaldılar ve hayatlarını riske attılar.
2011 yılında vatanına hasret bir şekilde yaşamını yitiren Dağcı, Türkiye’nin girişimleriyle Kırım’a defnedildi. Eserlerinde Kırım sürgününü anlatan Dağcı, Türk kültürünü ve birliğini vurgulayan önemli eserlere imza attı.
Cengiz Dağcı, romanlarında Türk birliği ve vatan sevgisini en güçlü şekilde işleyen bir şair olarak Türk edebiyatında önemli bir yere sahiptir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.